132020Eyl
Şekerin tatsız yüzü…

Şekerin tatsız yüzü…

Şeker, yıldırım hızıyla yaşlandırıyor. Doğal ya da yapay şeker, vücudumuz için toksik bir madde hatta bir zehir. Aşırı şeker tüketimi, özellikle karaciğer olmak üzere tüm sistemlere zarar verir hatta yavaş yavaş ölümcül etkilere neden olur. Şeker tüketimi, kanser ve zihinsel gelişim ile de ilişkili. Ne yazık ki sistemlerimiz, günümüz modern dünyasında tükettiğimiz fazla şekerle başa çıkabilecek donanıma sahip değil. Hücrelerimizi, beynimizi, organlarımızı şekerin etkilerinden koruyamıyoruz. Bizler, genetik olarak avcı-toplayıcı dönemde yaşamış atalarımız ile aynı donanıma sahibiz. Sistemlerimiz düşük şeker içerikli beslenmeye uygun.

Cildi en çok yaşlandıran en önemli üç dış etkenin ne olduğunu biliyor musunuz? Birincisi güneş ışınları, ikincisi sigara içmek, üçüncüsü ise aşırı şeker tüketimi. Ağzımıza her türlü şeker içeren gıda aldığımızda, kanda şeker ve insülin miktarları yükselir. Şekerin artmaya devam etmesiyle, pek çok karmaşık işlemler sonucunda, zaman içinde tüm sistemlerde ve cildimizde fonksiyon bozuklukları, hasar ve hastalıklar oluşur. Her türlü enfeksiyona, saç dökülmesine, akne, kaşıntı, kızarıklık, ekzema, çatlaklar gibi değişik derecelerde cilt sorunlarına sebep olur. Ayrıca ciltte ışıltı kaybı, lekelenme, sarkma, kırışıklık ve erken yaşlanmaya neden olur. Tabii ki bunlar buz dağının görünen yüzü.

 Tüketiğimiz şeker hücrelerimize, cildimize ve tüm organlarımıza meteor yağmurları gibi zarar veriyor. Bu zarar cildin elastikiyetinin, sıkılığının, pürüzsüzlüğünün, ışıltısının, yani kalitesinin bozulması anlamına geliyor.  Şekerin suçu ise glikasyon ya da şekerlenmeye neden olmak. Bu süreçte, kandan hücre içine giremeyen şeker molekülleri vücudun tüm önemli proteinlerine bağlanarak “ileri glikasyon son ürünleri” adı verilen zararlı moleküller oluşturuyor. “Advanced glycation end product”ın kısaltması olarak literatürde AGE olarak adlandırılan bu moleküller cildimizin, diğer organlarımızın, iskeletimizin en önemli destek proteini olan kollajene ve elastine zamk gibi yapışıyor. Böylece, aynen güneşte kalan hortumun kuruyup parçalanması gibi sertleşip kopmalarına neden oluyor. Kollajen liflerin sertleşip esnekliğini kaybetmesi sonucu cilt kırışıyor, sarkıyor ve yaşlanıyor.   AGE’ler aynı zamanda yeni gelişen bebek kollajenlerin üretilmesini de etkileyerek cildin onarım ve yenileme fonksiyonlarına zarar veriyor. Sonuç olarak, kendini yenileyemeyen cilt hızla yaşlanıyor. Glikasyonun ciltte neden olduğu karakteristik ve fonksiyonel değişikliklere “şeker sarkması” deniyor.

 AGE’leri cildinizden uzak tutmak için neler yapabiliriz:

Cilt güçlendirici beslenme planı yalnızca cildinizde değil tüm vücudunuzda zararlı glikasyon işlemlerini ve AGE seviyelerini önemli ölçüde azaltacaktır. Özellikle antioksidan, vitamin-mineral ve bitkisel ağırlıklı beslenin.

Şekeri azaltın. Dengeli beslenmek istiyorsanız şekeri tamamen kesmek imkânsızdır, çünkü tam tahıllar, meyve ve sebzeler bile sindirildiğinde glukoza dönüşür. Ekstra şekerle günde en fazla 100 kalori almayı hedefiniz hâline getirin, yani yaklaşık altı çay kaşığı şeker. Ancak, 20 ila 39 yaş arasındaki kadınların, bu miktarın iki buçuk katından fazlasını tükettiklerini biliyoruz. Çalışmalarda, dört aylık bir süre boyunca sıkı kalori kısıtlamalı bir diyet ile glikasyon oluşumu yüzde 25 oranında azalmış.

  • Pişirme yöntemlerinizi gözden geçirin. Yiyeceklerdeki AGE’ler söz konusuysa, nem önemlidir. Yüksek ve kuru ateşte uzun süre pişirilmiş, fırında kızartılmış yiyeceklerde, ızgara ya da kızartmalarda AGE’ler daha çoktur. Örneğin patlamış pirinç içeren mısır gevreklerinde kaynatılmış pirince nazaran 220 kat, tavada yapılan yumurtada ise çılbırdan 62 kat daha fazla AGE bulunur. Kaynatmak, buharla pişirmek cilt dostu yöntemlerdir.

    Tarçın, karanfil, kekik ve yenibahar gibi baharatların da AGE’lerin üretimini baskılayacağı bildirilmiştir.

    Kırmızı şarap, üzüm, yaban mersini, ahududu ve dut kabuğunda bulunan resveratrolün de glikasyon sürecini tersine çevirerek AGE’nin neden olduğu doku hasarını azaltabileceği bildirilmiştir.

    Her gün SPF 30 güneş kremi kullanın. Yapılan bir çalışmaya göre, güneşe maruz kalmış ciltte, güneşten korunmuş cilde nazaran çok daha fazla AGE bulunur. AGE’ler ayrıca vücudunuzdaki doğal antioksidanları etkisiz hâle getirerek, cildinizi UV hasarlarına karşı daha savunmasız bırakır.

    Hedefe yönelik cilt bakım ürünleri kullanın. Şanslıyız, çünkü yaşlanma karşıtı ürünlerin çeşidi her gün artıyor. AGE’leri azaltan ve glikasyonun oluşturduğu zararlı etkileri onaran bakım ürünleri kullanarak daha genç bir cilde sahip olabilirsiniz.

Şekeri diyetimizden çıkarmak için başka nedenler de var mı?

Üç neden daha vardır. Birincisi, kanser hücreleri, büyüme ve gelişmeleri için yakıt olarak şekeri kullanır. Şeker alımını büyük ölçüde düşürerek, kanser hücrelerinin kullanabileceği enerji miktarını azaltabiliriz. İkincisi, uzun süreli kandaki şeker yüksekliği yani hiperglisemi, bakterilere karşı koruma da dâhil olmak üzere cildin koruyucu özelliğini bozar. Kan şekeri yüksek olan kişilerde cilt yaşlanması hızlanır.  Cildin yaşlanma hızı, kandaki şeker yüksekliği ile doğru orantılıdır. Üçüncüsü de yüksek kan şekeri seviyeleri, büyüme hormonu gibi yapım-onarım hormonlarının salgılanmasını olumsuz yönde etkiler. Ailesel uzun yaşam süresinin de kan şekeri seviyeleri ile ilişkili olduğu bilinmektedir. Yapılan bir çalışmada, katılımcılardan, sadece portre fotoğraflarına bakarak 600’den fazla yabancı kişinin yaşını tahmin etmeleri istenmiş. Çalışma, yüksek kan şekeri seviyelerinin algılanan yaşla doğru orantılı olduğunu göstermiş. Sonuç olarak, kan şekeri yüksek olan insanlar daha yaşlı görünürler.

Sağlıklı bir cilde sahip olmak ve genç yaş almak için Cilt güçlendirici beslenme planına geçin, şekerden ve şekerli yiyeceklerden uzak durun, doğal tatlandırıcılar dâhil  fruktoz içeriği yüksek tatlandırıcıları kullanmayın, fruktoz içeren işlenmiş yiyecek ve içeceklerden kaçının.


Kaynak ve ayrıntılı bilgiler için bkz. “Eken A. Cildime Neler Oluyor. İstanbul: Siyah Kitap; 2020.p.59″