282014Ağu

Cildinizi tanımak ister misiniz ?

Derimiz/cildimiz, biyolojik organizasyonun,  en büyük ve görünür bir organ sistemidir. Deriye ait hastalıklar dış görürüşün giderek daha çok önemsendiği günümüzde hastaların günlük yaşamlarını, ilişkilerini ve psikolojilerini olumsuz yönde etkileyebilmektedir.

Toplam vücut ağırlığımızın yaklaşık %16 ‘sını oluşturarak vücudumuzun en ağır organı olma özelliğine sahiptir.

Cildimiz, vücudumuzun kolayca hasar gören iç organlarını, potansiyel tehlike oluşturan çevresel ortamdan, 1.7 metrekarelik bir bariyerle sınırlandırarak korur. Ana fonksiyonu, iç ve dış ortam arasında bir geçirgenlik engeli oluşturmaktır.

Cildimiz, vücudumuzu sararak bizi dış çevreye karşı (güneş ışınları, duman, is, rüzgar, soğuk, kimyasal maddeler, bakteriler, mantarlar  vb.) korur. Solunuma katkıda bulunur, bazı toksik maddelerin dışarıya atılmasını (terleme yoluyla) sağlar. Bir termostat gibi beden ısısını sabit tutar; basıncı kaydeder. Aynı zamanda bir duyu organı olarak görev yaparak  ruhsal durumumuzu ve sağlığımızı yansıtır. Temel düzeydeki fonksiyonlara yardımcı olmak amacıyla, deri ekleri (kıl, yağ bezleri, ter bezleri, tırnaklar gibi) gelişmiştir.

Derimiz, birbiri ile uyum içinde çalışan, her biri farklı bir işlevi yerine getirmek üzere gelişmiş farklı katmanlardan oluşur. Birinci katman “manto tabakası/kumaşımız” ya da “ateş hattı” dır. Görünebilir olmasıyla ilgili olarak, normalden çok küçük sapmalar bile belirli özelliklere sahip bir dizi klinik işaretler (kızarıklık, lekelenme, kabarıklık, kepeklenme vb ) verebilmektedir. Bu manto,  sebum (yağ salgısı), ölü hücre artıkları ve terden oluşmuştur. Daha derinlerde de, destek tabakası/sünger tabaka vardır. Cildimizin kalınlığını oluşturan tabakadır.

Dermatoloji bilim dalı, deri ve deri ekleriyle (saç, kıl, tırnak, yağ ve ter bezleri) ilgili normal fizyolojik durumlar ve hastalıklarıyla ilgilenen  klinik bir tıp dalıdır.  Görsel tanı ön plandadır.  Deri hastalıkları, çoğu zaman, dramatik boyutlarda olmamakla birlikte, büyük ölçüde iş kaybına ve rahatsızlığa neden olur. Bu durum, hastaların sosyal yaşamını ve emosyonel durumunu da etkilemektedir.