232022Oca
Cildimizin Geleceğini Genetik Mirasımız Belirlemez ! Genlerimiz Modern ve Endüstrileşmiş Dünyaya Uyum Sağlamaya Çalışır

Cildimizin Geleceğini Genetik Mirasımız Belirlemez ! Genlerimiz Modern ve Endüstrileşmiş Dünyaya Uyum Sağlamaya Çalışır

Öncelikle genetik geçişe, yani ailemizden miras kalan ve bizi biz yapan genetik özellikler konusuna değinmek istiyorum. Genel sağlığımız ya da cilt sağlığımız genlerimizin insafına mı kalmış? Bu durum kimileri için avantaj, kimileri içinse dezavantaj mı?

Bu konuda ben de iki soru sorarak başlayayım. “Güzelliğini annesinden almış.” dediğimiz bir insan, daha önce bahsettiğimiz kötü yaşam koşullarında annesi kadar güzel ve doğal kalabilir mi? Diğer sorum, “Bu kızarıklıklar annemde de vardı, bende de var.” diyen bir insan, bu durumu olduğu gibi kabullenmeli mi? Benim bunlara yanıtım şöyle; genlerimiz bize özel, bedenimiz bir bütün ve cildimiz de bunun aynası.

Burada cildimizin geleceğini, kendi seçimlerimiz ve yaşam tarzımız belirler. Bunun yegâne sebebi genetik mirasımız değildir. Çünkü genlerimiz modern ve endüstrileşmiş dünyaya uyum sağlamaya çalışır. Gen uyum mekanizması, “genin üstünde” anlamına gelen “epigenetik” gücüyle açıklanıyor. Genleri bilgisayar veya akıllı telefon olarak düşünürsek, epigenetik değişiklikleri de bu cihazlara program yüklemek veya silmek gibi düşünebilirsiniz. Yaşam tarzımıza yükleyeceğimiz olumlu değişimler ile “genlerimizin de üstüne” çıkıp iyi genlerimizi harekete geçirebilir, kötü genlerimizi ise baskılayabiliriz. Yani cildimize zarar veren, yaşlandıran iç ve dış nedenleri önlerken, aynı zamanda genetik ve çevresel risklerimizi de dikkate alarak bir yaşam tarzı belirlemeliyiz. Kendimizi dinleyip anlamalı, anladığımızı uygulamalıyız. Cildimizin verdiği tepkileri kabullenmeyi seçmek, altta yatan başka sebepleri görmezden gelmek demek olabilir.

Bedenimiz, kendi savunma sistemleriyle karşılaştığı dengesizliklere karşı koymaya, uyum sağlamaya çalışır. Hastalıklar ve yaşlanma bir günde gelişmez; uzun bir süre boyunca size mesaj vererek, bir şeylerin iyi gitmediğini belirterek yavaş yavaş gelir. Her hastanın öyküsü farklı olmakla birlikte, hastalığın isminin diyabet, sivilce, ülser, Alzheimer, sedef, ekzema, ürtiker, allerji, migren, saç dökülmesi, karaciğer ya da damar hastalıkları olmasının çok bir önemi yok. Önemli olan alttaki kök sebeptir. Bir sorunun kaynağı ne ise çözümü de orada. Var olan hastalığın belirtisinin yok edilmesinden çok, ona neden olan koşulların kaldırılmasına öncelik verilmeli.

Alıntı; Eken A. Cildime Neler Oluyor. İstanbul: Siyah Kitap; 2020:p 47