122023Oca

“D Vitamini Eksikliği” Cildinizi de Yaşlandırıyor!

D vitamini, cildimizin ürettiği tek vitamindir. Özellikle D3 yalnızca bir vitamin ya da antioksidan değil, aynı zamanda bir hormon. Vücudumuz için en önemli vitaminlerden biri. Yağda çözünür.

 D vitamini, hücre büyümesini ve farklılaşmasını engeller. Bir başka deyişle, hücrelerimizin akıllı durmasını sağlar, program dışına çıkmasını engeller; kanser gelişimine, saç dökülmesine, ekzemaya karşı korur.  Bağışıklık sistemini düzenler, fırsatçı enfeksiyonlara karşı korur.  Cildi onarır, güçlendirir, yaraların daha düzgün iyileşmesini sağlar. Güneş hasarına karşı direnci artırır. Yangıyı azalttığı ve bağışıklık sistemini güçlendirdiği için akne tedavisinde de kullanılır.

Tüm kemik yapısını güçlendirici etkisiyle birlikte, yüz ve diş eti kemiklerinde de bütünlüğün korunmasını sağlar. Böylece ağız çevresindeki ince dikey çizgiler artmaz, dudakların hacim kaybederek içe dönmesi engellenir. Tabii ki aynı etki elmacık kemiklerimiz, diğer çene ve yüz kontürlerimiz için de geçerli.

Unutmayalım ki yaşlanma sadece yumuşak dokularda olmuyor, kemiklerimiz de küçülüyor, kumaşımız yani cildimiz bollaşıyor!

 En önemli D vitamini kaynağı güneş mi?

Evet. D vitamini, yüzde 90 oranında direkt güneş teması ile ciltten sentezlenir. Bu nedenle “güneş vitamini” de denir. Diğer kaynağı ise yüzde 10 oranında besinlerdir. En önemli besin kaynakları; somon, Morino karaciğeri, Tuna karaciğeri gibi ülkemiz için çok mümkün olmayan gıdalar ve yumurta sarısıdır. Yumurta sarısında da sadece 20 IU vardır; günde almamız gereken en az miktar ise 800 IU’dur. Bu nedenle, gıdalarla D vitamini almak çok olası değil. Belki D vitamini ile güçlendirilmiş gıdalarla alınabilir, ancak ülkemizde bu tür gıdalar bulunmuyor.

 Peki, hem güneşten korunup hem de D vitamini ihtiyacımızı nasıl karşılayacağız?

Cildimizin D vitamini sentezi yapabilmesi için bazı koşullar var. Güneş ışınlarının açısının 290-315 nm dalga boyunda olması gerekir. Bulunduğumuz yerin enlemine göre yılın belli ayları bunun için uygundur. Ayrıca günün belli saatleri tercih edilmelidir.  Ülkemizdeki durum ise şöyle; D vitamini sentezi için yılın mayıs-ekim ayları arasını ve günün 11:00-15:00 saatleri arasını tercih etmek gerekir. Güneş ışınlarının cilt ile direkt teması için normal cilt rengindeki kişiler en az 20 dakika, koyu renk ciltliler ise en az 45 dakika güneşte kalmalı. Bu süre boyunca vücudumuzun en az yüzde 20’sinin yani yüz, boyun, kollar ve bacakların ön ve arka yüzleri açıkta kalacak şekilde ve herhangi bir güneşten koruyucu krem sürmeden, pencere, perde, siperlik arkasında olmadan, eskilerin deyimi ile “güneş banyosu” yapmak gerekir. Maruz kaldıktan sonra da en az 30 dakika boyunca ciltten emilimine izin vermek için duş alınmamalı. Bu şartlar sağlanırsa cildimiz D vitaminini sentezleyebilir. Ama bunları sağlayabilen var mıdır acaba?

 Diğer taraftan, Dünya Sağlık Örgütüne göre, bu şartlar cildimiz için hiçbir gün, hiçbir dakika uygun değildir. Örgüt,  “Güneş,  en öldürücü deri kanseri olan  melanom ve  foto yaşlanma gelişiminde en önemli suçludur.  Gün ortasında, saat 10:00-15:00 arasında güneşte kalma zamanını sınırlayın. Bu saatlerde en fazla 15 dakika korunmasız güneş ile temas edebilirsiniz.” diyor.  Sonuç olarak, koşulların uygun olmamasından dolayı D vitamini sentezi için güneşlenmek uygun bir yöntem değil.

Bu durumda yeterli D vitamini alabilmek için neler yapabiliriz?

D vitamini üretemiyor ve beslenme yoluyla yeterince alamıyoruz. Gelişen yaşam koşullarımız nedeni ile de tüm dünyada son 10 yılda D vitamini eksikliği pandemi hâlini almıştır. Koşulları mümkün olmadığı için dışarıdan destek almak zorundayız.   Dünya Sağlık Örgütü, tüm toplumlarda D vitamini düzeylerine bakılmaksızın günlük D vitamini alınmasını öneriyor. “Rutin olarak herkeste ölçelim, eksiklik varsa tedavi edelim.” yaklaşımı artık terk edildi. Eğer D vitamini eksikliği oluşturacak bir risk taşıyorsanız kan düzeylerine bakılmalıdır. Kilo sorunu olanlar, beden kitle indeksi yüksek olanlar, kapalı ortamda çalışanlar, bazı hastalıklar, hormon, bağışıklık sistemi sorunları, kemik kırıkları, ilaç kullanımı gibi durumlar bunlar arasında sayılabilir. D vitamininin normal seviyesi 30-50 ng/mL olmalıdır. Günlük önerilen doz, yaşam boyu 600-800 IU’dur. Çevresel kirliliğe, kronik strese maruz kalanlarda, daha proaktif olmak, gelecek yıllarına yatırım yapmak isteyenlerde, doktor kontrolü altında günde 2.000-3.000 IU’ya çıkılabileceği bildiriliyor.

Kullanım şekli farklılaşabiliyor. Genellikle insanlar “ayda bir ampul kırarak bir seferde alıp kurtulmayı” düşünüyor. Tek seferde yüksek doz alınması pek önerilmiyor. Doğala yakın günlük ya da haftalık dozlarda kullanılması öneriliyor. Ancak, siz doktorunuzun önerdiği şekilde kullanın.