122024Oca
Kirli bir dünyada yaş almak “Atmosferik Cilt Yaşlanması”

Kirli bir dünyada yaş almak “Atmosferik Cilt Yaşlanması”

Atmosferdeki kirlilikler yalnızca çevreyi etkilemiyor; cildinizi de tehdit ediyor. Cilt tonunda farklılıklar, lekeler, ışıltı ve nem kaybı, sivilcelenme, yaşlanmanın hızlanması, hatta cilt kanseri bu etkilerden bazıları.

Yapılan bir araştırmada 24 yıl boyunca şehirde ve kırsal kesimde yaşayan kadınlar karşılaştırılmış ve bunun sonucunda daha fazla kirli havaya maruz kalan kadınlarda daha fazla siyah nokta, leke ve kırışıklık olduğu görülmüş. Artık, cilt yaşlanmasının  tek suçlusu güneş değildir; çünkü hava kirliliği de cildimiz için  kendi ellerimizle oluşturduğumuz bir “afet ”’gibidir.

 Dünya Sağlık Örgütü, atmosferik (hava) kirliliği, “atmosferin doğasını değiştiren herhangi bir kimyasal, fiziksel veya biyolojik toksin tarafından dış ve iç  ortamların kirlenmesi” olarak tanımlıyor. Sonuçta bizi çevreleyen hava saf ve temiz olmaktan çok uzak. Dünya nüfusunun neredeyse tamamı (% 90) günlük kirlilik yaşamaktadır. Her yıl 2 bin yeni  çevresel toksin dünyaya tanıtılıyor.  Bu toksinlerin çoğu sözde yiyeceklerimizi “koruyucu” amaçla kullanılan katkı maddelerinde, böcek ilaçlarında olmakla birlikte;  soluduğumuz havada, giydiğimiz kıyafetlerde, deterjanlarda, kozmetik ürünlerde, içtiğimiz suda, sigara, alkol ve her yerde bulunur. Adeta bir toksin havuzunda yüzmekteyiz.  Bütün bu toksin/atıklar; hücrelerimize, organlarımıza, cildimize, hatta eşsiz yaşam şifremiz olan DNA’larımıza zarar verir.

 Duman, is, asit, sigara, küf, polen, ağır metal, endüstriyel atıklar, egzoz, pestisitler, herbisit, dijital teknoloji, enerji santralleri  gibi  kirletici maddeler mikroskobik boyutlarda atmosfere salınır. Cildimiz  atmosfer ile ara yüz oluşturur. Kirli hava cildimizle temas ettiğinde yalnızca cilt yüzeyinde kalmayıp ciltteki gözeneklerden, kıl, saç diplerinden cildin en alt tabakalarına, hücrelere hatta DNA’ larımıza kadar zarar ulaşır. Kollajenleri,  lipitleri parçalar; koruyucu bariyer özelliklerini, fonksiyonlarını bozar. Cilt nemini, esnekliğini,  sıkılığını  kaybeder; yaşlanır, hastalanır.

 Atmosferik kirliliğin zararlı ve uzun süreli yaşlanma etkisini önlemek için; Cildinizi iyi temizleyin, antioksidan koruması altına alın, cilt bariyerini güçlendirecek kozmetik ürün ve uygulamalardan yararlanın.  

 1. Cildinizi iyi temizleyin

Cilt sağlığını korumanın en önemli ve ilk adımı temizliktir.  Ancak birçoğumuz bunu tam olarak yapabiliyor muyuz? Cilt temizliğinde sadece su yetmez; cildi çevresel kirliliklerden temizlemez.  Sabahları cildinizi güne hazırlamak için yüzünüzü hassas bir temizleyici ile yıkayın. Yağlı cilde sahip olanlar daha güçlü bir temizleyici kullanabilirler. Geceleri ise daha derin ve tercihen iki kez  temizleme gerekir.  İlki cildinizde gün içinde biriken yağ, kir, ölü hücrelerden, makyaj kalıntılarından temizlemek; ikincisi ise toksin ve çevresel  kirliliklerden  cildinizi arındırmak, dengelemek ve asıl bakıma hazırlamaktır.  Cildinizi çok ovalamadan, kuruluk ve tahrişe sebep olmadan parmak uçlarınızla hafif masajla temizleyebilirsiniz.  Elektronik yüz fırçaları, özellikle is, duman gibi gün içinde biriken yapışkan kirliliklerin temizlenmesi için daha etkili olabilir.

Bir kirleticiyi cildinize yapışan ve zehirli kimyasallar yaymaya devam eden henüz sönmemiş sigara izmariti gibi düşünün. Basit bir yıkama yeterli olmayabilir;  peeling uygulaması eklenebilir. Cildinizin hassasiyet durumuna göre peeling tipini, sıklığını ayarlayabilirsiniz. Son olarak, özellikle de büyük şehirde yaşıyorsanız, bir pamuk yardımıyla cildinize tonik uygulayın ve geride kalmış olabilecek kirlilikleri de  temizleyin.

 2. Antioksidanlar ile cildinizi koruna altına alın

Hava kirliliği cildinizin içine işlediğinde, oldukça değişken moleküllerden oluşan serbest radikaller yaratır. Serbest radikaller, yaşlanma sürecinin kilit oyuncularıdır. Bir odada zıplayan tenis topu gibi gelişi güzel hareket ederek etrafına zarar verir. Cildimizde de cildimizin en önemli destek proteini olan kolajene, elastine ve hatta eşsiz genetik şifresi olan DNA’sına zarar verirler. Tüm bu zarar leke ve ince çizgiler olarak kendini gösterir.

Antioksidanlar, başka değişle panzehirlerdir. Serbest radikalleri nötr hale getirip ciltteki tahrip edici etkileri azaltabilir.  En önemli antioksidanlar, genel olarak A, C ve E vitaminleri, DMAE, alfa-lipoik asit, selenyum gibi mineraller vb. ile bitkisel antioksidan (resveratrol, likopen, lutein, soya izoflavonları, yeşil çay, üzüm çekirdeği, vb.)’lardır.

 Cildin korunmasına yardımcı olmak için sabah cildi temizledikten sonra antioksidan içeren bir serum uygulayın, gece de aynı işlemi uygularsanız cildin kendini onarma sürecini desteklemiş olursunuz. İlaveten, koyu renkli meyveler, yeşil yapraklı ve taneli sebzeler gibi antioksidan açısından zengin besinler tüketmelisiniz; çünkü bu besinler cildin kendini onarma potansiyelini arttırması açısından önemlidir.

Cilt bakım ürünleri arasında A vitamini “altın standart”,  cildin sigortası denilebilecek C vitamini ise “gümüş standard. Kombinasyon halinde kullanıldığında, “ikili koruma” etkisiyle çevresel saldırganların neden olduğu erken yaşlanma belirtilerine karşı daha güçlü koruma sağlarlar. Ancak, kullanacağınız  cilt bakım ürünlerini seçmeden önce, hangi antioksidanın atmosferik yaşlanmaya karşı size en iyi korunmayı sağlayacağını öğrenmek için dermatologunuza danışın.

 3. Cildinizde koruyucu bariyer oluşturun

Her sabah en az SPF 30, tercihan mineral koruyucu içeren, renklendirilmiş  güneş kremi kullanın. İnsanların sebep olduğu hava kirliliği yalnızca cildi doğrudan etkilemekle kalmayıp ozon tabakasının aşınmasına da yol açıyor. Ozon tabakası ise bizi güneşin zararlı etkilerinden bir kalkan gibi koruduğu için, bu tabakanın aşınması yüzünden artık soğuk, bulutlu havalarda bile güneşin etkilerine maruz kalıyoruz. Akşam. cildin  bariyer   gücünü artırıcı, hiyalüronik asit, pantenol, seramid gibi aktif bileşenli yoğun nemlendiriciler, kollajen sentezini arttırıcı, onarıcı ürünler kullanın.

 Kaynaklar;
doi: 10.1016/j.jid.2017.01.034
doi.org/10.1111/jocd.12092